11 Aralık 2009 Cuma

Düş.

Düş geldi,mutlu etti,gitti.
adanalıları tanıyor olmalı,öyle hüzünlü sahneler yaşanmadı...ritm tutması keçileri açığa çıkarmaya yetti...
komedi,hüzün ve büyü bi arada.:)
ve şebnem.
2ay öncesinde çıkmasını beklediğim albümü 16 aralık'ta çıkıyor.
albümün ismini gördüğümde ''nasıl yani?:D'' tepkisini vermeme rağmen,mutlaka bi anlamı vardır* diyorum şimdi.
ismi:''benim adım orman'' mış.
garip...
kapağı falan güzel.içeriği de öyledir muhtemelen.
düşle başladım,onla bitireyim.

''zaman unutup beni
bırakır sokaklara
sessiz oluyor insan
böyle durumlarda

yürüdüğüm yol değil
gidişin üşütür beni
konuşamıyor insan
böyle havalarda

her şey değişir ama
eskimiyor acılar
yaşayan bilir ancak
nasıl acıtır akşamlar

bedenimde yaşamak
zor geliyor artık bana
sözlerim kalın sis
ruhuma anlam kat

sevmek yarı ölmektir
böyle demiştin giderken
her gün ölüyor insan
hatırlayınca

anlatınca eskir
bilirsin yaşananlar
susarım o zaman ben
düşlerim başlar

sen yine seni sev
ben içimde kalayım
çekil yolumdan artık
ben olayım.''

9 Aralık 2009 Çarşamba

robot

Hayat,düşünceleri tutan bir hapishanedir.
İnsan,can sıkıcı bir saç demeti.
ben de akılsız bir robotum.
(Oğuz Atay-Tutunamayanlar.)

8 Aralık 2009 Salı

7 Fidan.


Tokat'taki olaylar malum. başa sarııp anlatmak falan istemiyorum.
sokaklarda insanlar bağırıyor.Şehitler ölmez,vatan bölünmez! diye.
ama bişey diim mi, eğer böyle giderse daha çoook şehitler ölecek ve vatan da bölünecek.
evet,vatan bölünmez bi bütündür,parçalanamaz.doğru.temennilerim de bu yönde. ama olayların gelişimlerine baktığınızda,acı gerçeği görmek hiç de zor değil.
televizyonda, yine ağlayan yaşlı kadınlar,
Türk bayrağına sarılı tabutlar, Nefes filminde söyledikleri gibi, 40saniye,hadi bilemediniz,abartalım, 1-2gün bundan bahsedilecek.yaşamadan kimse bunu bilemez.ben de yaşamadım,tam olarak anlayamam belki ama,şehit de olsalar öldüler ve yaş ortalamaları 20-25...hayatlarının en güzel yıllarındalar,gitmek istedikleri yerler,görmek istedikleri,özledikleri insanlar,yapmak istedikleri var.hayalleri var.
bi anda,tanımadığı,düşmanı da sanmadığı insanlar gelip canlarını alıyorlar. aslında, bunu yapanlar da bunu neden yaptıklarını tam olarak bilmiyorlar.
''öcalan'ın odası dar''diye mi? ''köylerinde yol-su yok''diye mi? ''bağımsız başka bi devlet kurmak'' mı?
diyelim ki öyle.
bu askerlerin suçu ne?
hayır,anlamadığım bi şey var.diyelim ki bağımsız oldular,vatan bölündü.yaşatılacaklarını mı sanıyorlar...güçlü bi devlet olarak kalabileceklerini mi sanıyorlar? bize muhtaç olduklarını görmekten bu kadar mı acizler yoksa birileri tarafından azdırılıyorlar mı?
neyse ne.
ölen öldü.
tv'den izlerken ''aaa canım,Allah ailesine sabırlar versin.''diyoruz,geçiyor.belki uyumadan önce düşünüyoruz falan,o kadar.elden ne gelir ki diyoruz.
ama tarih tekerrürden ibaret hep.
yıllar önce, 3 Fidan'ı darağacına gönderirken bu kadar ıkınılmadı.
ya da onlara imralı'da özel ada ayrılıp 5milyon dolarlık falan özel yerler sağlanmadı.
onlara yaşama hakkı tanınmadı.vatanlarını savundukları için.
ama şimdi,bebek katili, 7-8-9-10...~ gencin hayatının baharında yaşama veda etmesine neden olan,ülkeyi bölünmeye götüren bi adam,yılan başı, odasını beğenmiyor.
ayrıcalıklı mahkumluk da nedir?
şehitlerimiz neden ayrıcalıklı değil?
ya da biz evlerimizde rahat rahat yaşayıp,''ııııııııh,banane ya,ölen ölür,kalan sağlar bizim,işim gücüm var benim.vatanı kurtarmak bana mı kaldı canım''dediğimiz için fazla mı ayrıcalıklıyız,rahatız?
*
bence şu aralar fazla rahat olmamalı.olmak istesek de bozacak birileri var zaten bu rahatı.
ve yine, bi insanın tek düşündüğü şey, karnını doyurmak,kendine bi eş-sevgili bulmak falan olmamalı.
hani ismi güzel gelen,ama anlamı unutulan değerler var ya,onlar anımsanmazsa, nerden geldiği belli olmayan ve birden gelen saldırılara(psikolojik de olabilir, iett' otobüslerinde can vermek gibi de olabilir) maruz kalınabilir.
Dtpcikleri de kapanacak ya,fena coşarlar şimdi.
temkinli olmak lazım.

5 Aralık 2009 Cumartesi

suratını sat.


şebnem için örövizyona katılacak diyorlar.(örürvizyonun ingilizcesinin yazılışı pek kıl.öyle de okunmuyor gerçi de,yanlışına alıştık,öyle gidiyor.eğer bi yeri pisletmek istiyorsanız temiz olan bi yeri pisletmezsiniz dimi?pis olan yerin üstüne üstüne gidersiniz, öyle bir şey bu da.)
şebnem ve örörvizyon.
bi de albüm arifesinde.
işte buna her yerimle gülerim. . .
aklım almıyor benim...hadi mor ve ötesi yaptı bi hata, ama şebnem yapmaz.(UMARım.)

1 Aralık 2009 Salı

yağmur yağıyor.

aslında her şey bundan ibaret.  birileri geliyor ve birileri gidiyor.
yağmurlu bir gün. başka bir şey görmek zorunda değilsin.
yağmurlu bir gün ve etrafında birileri dolaşıyor.  hayat bundan ibaret. birileri gelip geçiyor ve sen tek başına yürüyorsun.


herkes dursa,donsa ve ben birazcık daha yürüsem,çaktırmasam diyorum. biraz rahat kalsam...
olmuyor.
ben her şeyi karmaşık görüyorum.
ama aslında her şey bundan ibaret.  sadece birileri gelip geçiyor ve yağmur yağıyor.

30 Kasım 2009 Pazartesi

erkan özerman.

Balçiçek Pamir.(bal çiçek nasıl bi isimdir demeye kalmadan...)
- çok büyük grip olmasına rağmen,geldi.
güzellik organizatörü değil.
televizyonumuz ona minnettar.
şov türkiye ye onla geldi.
best modıl sayesinde deniz akkayı yı tanıdık.
ruhi su dan çok etkilenmiş.
kimmiş bu?50.sanat yılını ve 70. yaşını kutlayan?
ERKAN ÖZAKMAN.liberalmiş.renkli bi yaşamı varmış.gs üni hukuk,siyasal okumuş.e iyiymiş diyorum.ressam olduğunu söylüyor ama bi icraatını göremiyorum.
magazin anılarını yazmayacakmış.dünyaca ünlüymüş. özakman değilmiş bu arada.özerman*mış.
çok önemli bu ya.
magazini getirdi falan hani.sanatçıyım diyor bir de.
sanantçılık ne bunu bana biri otursun anlatsın...söz sadece onu dinlicem.sağa sola bakmadan,ilgilenmeden.
''lütfen aşılarınızı yaptırın''diyor.keşke domuz gribi olsam* diyor. laaanet olsun böyle insanlara,boş!boşluk!deyip tvyi kapatıcam şimdi.magazini türkiye ye getirmiş.''show must go on''muş.
öf.gereksizlik.
test çözeyim ben.

(cöm eskişehir'e gitmiş.gittikten sonra haberim oluyor...sinrim ona.erkan amcanın suçu yok.)

film öneren?


akşam kendimi ödüllendirmek, patlamış mısırımı kucağıma alıp bi film izlemek istiyorum.(összede olduğum için bu benim için büyük bir şey.)
şöyle aksiyon kıvamında, azıcık bilim kurgu serpiştirilmiş bir şeyler olursa sevinirim.
misal, eagle eye.
önerilerinizi bekliyorum^^

26 Kasım 2009 Perşembe

mahlukat

insanoğlu mahlukatların en garibidir.
en gelişmişidir ama,bazen hayvandan bile değersizdir.
bazen bi gün söylediğini diğer gün unutur falan hani.aynı günde 15farklı kişiliğe bürünebilenler vardır.
ama geneli 2farklı yüzü tercih eder.
iki yüzlü olmayın.
dürüst olun.
şu şöyleydi de böyle oldu da aaaaaaa aslında üzülme diye öyle dedim olaylarına girmeyin. ne neyse onu öyle söyleyin.bu dürüstlük işte.
düz doğru adamları seviyorum ben.
bugün-dün bunu anladım. öyle kıvır -amuda kaldır -bi ters döndür- öyle de bakim adamları sevmiyorum.
düz ama dimi?
anlayabileyim yani?
kararsız kararsız,kendi kişiliğine saygısı olmayan,beynini geliştirmeyi sevmeyen insanları da sevmiyorum.

kızmışım ben.

bu kapı benim okulumun kapısı.(olacak diğer yıl:))
İstanbul'u başka seviyorum...
zaman keşke hıphızlı aksa ve ben şu kapının önünde 32diş sırıtarak içeri baksam falan...
hayali bile mutlu etmeye yetiyor:)




Düş geliyor...:)
''gayret et güzelim'' demeye...
ruhumu temizlesinler biraz...

24 Kasım 2009 Salı

:(

şu depresyonda olan kuşum vardı ya.
o bugün öldü.
ayaklarını sıka sıka,kanatlarını çırpa çırpa,kusa kusa,can çekişe çekişe,kafasını geriye ata ata,son bi umut kafasını kaldırmaya çalışa çalışa...
o kareler gözümün önünden gitmezken ben kankimin doğum gününde surat asamam. şimdi kuşuma böyle böyle oldu desem sallamazlar ki...anlamalarını beklemiyorum ama daha dün elimle oynayıp öpen kuş bugün nasıl böyle oluyor anlamıyorum...
pof...
neyse...

11 Kasım 2009 Çarşamba

diimi?

ne biçim yalnızız ama dimi.

uçaktayken ya da büyük bi binanın tepesindeyken öyle hissediyor insan.
tepeden bakınca.
aşşağıdakiler minicik,minicik insanlar,minicik sorunlar,kocaman sevgiler,minicik sokaklar,evler...
madden olanlar minicik o zaman.
peki sevgi maddeye mi kaçıyor manaya mı?
manaya kaçıyor ama insan sevgiyi görmek istiyor.maddeleştirmek istiyor.o zaman insanlar sevgiyi küçültmek istiyor.
yalnızlaşıyor.
karanlık bi sokakta tek başına yürümek.
dünyadan uzakta bi yerde,ışık yılı olsun hadi. o kadar uzak bi yerde,boşlukta süzülmek...
sarılacak bişeyler aramak.
ölümü merak etmek...
ne garip şeyleriz ama diimi.

8 Kasım 2009 Pazar

Redd- Yaşandım daha çok

bir yolculuk gibi geceleri düşümde
gündüzleri zaten ben olamam ki
bir kaçak gibi bütün kirlerim üstümde
soyunup tertemiz kalamam ki
hani gücüm vardı ruhum ölene kadardı
hani nefes aldıkça hep bir umut vardı
inandım, yaşadım, yaşandım daha çok

ben doğmadan öldürüyorsun, söyle mutlu musun?
ben hiç yol almadan durduruyorsun, mutlu musun?
mutsuz olmamdan.

bir terazi gibi dengesizdim tanrının elinde
sallanıp durdum bazen güzeldi, bazen işkence
kendimi aradım kitapların, insanların içinde
beni bulmak için kimi yolladın peki vakti gelince
hani kalbim vardı, ölmeden de durmazdı
hani gözlerim gördükçe hayallerim olacaktı.
inandım, yaşadım, yaşandım daha çok

ben hiç doğmadan öldürüyorsun, söyle mutlu musun?
ben hiç yol almadan durduruyorsun, mutlu musun?
mutsuz olmamdan.


dinle.söyle.dinlet.ağla.ağlat...

6 Kasım 2009 Cuma

.

geçen gün Saba Tümer'e Yavuz Bingöl geldi, tek gelmedi bi oyunda oynuyormuş onun oyuncularıyla geldi de,benim dikkatimi çeken o adamdı.
niye mi?
bi türkü söyledi,türkü sevdirdi:)
e iyiymiş ki bu* dedim, bi kaç türkü dinledim,tüylerim diken diken oldu denir ya,öyle bir şeyler oldu,hislenmek gibi.
ben bi şebnem'de,sezen'de böyle olunur sanardım.
dinlemek,araştırmak gerekiyormuş.
türkücü* diye nitelendirilen kısım,grup, öyle kıro falan değilmiş.(öyleleri var tabii de, hepsi değilmiş..)
çok sevdim kürdi makamlarını falan.kürt meseleleri uçuşuyor diye,yağcılık olsun diye söylemiyorum...
karadır kaşların,nemrud'un kızı şimdilik favorilerim.
ilyas salman'ın hasret diye bi şiiri varmış bir de, dinleyin,okuyun derim.beğendim...

29 Ekim 2009 Perşembe

Yağmur...

yağmur yağacak gibi ama yağmıyor... bu yaylamsı havayı çok seviyorum...keyif çatmak mı bilmiyorum.belki de keyif sürmektir onun doğru kullanımı...adı her neyse,insanlar onu nasıl tanımlamak istemişlerse bilmiyorum işte,onu yaptım bu sabah.yani az önce...gazetemi okudum,kahvemi içtim,sigaraya meyledip;vazgeçtim.kahve fincanını ters çevirip,gazetemi okurken soğumasını bekledim,soğudu,kendi kendimin falına baktım.telve şekillerini görmek istediklerime benzettim,mutlu oldum.benzemiyorlardı ama,ne istersen o olur ya hani, görmek istediklerim oldular.yağmuru beklerken,zaman güzel geçiyor.mutlu olmaya zorlayan bi ortam oluşuyor...mutlu olmak için,kendimi buna zorladığım dönemlerde,sevdiğim şeyleri düşünürüm,sevdiğim insanları.(şebnem'in bi şarkısında bu cümle geçer,gördüğüm ve görmediğim yerleri... diye de devam eder.şebnem demişken,albümü ekim 2.hafta çıkacak deniliyordu,çıkmadı.ona da ayrı bozuldum,üzüldüm...)sevdiğim insanlar,onları neden sevdiğim,paylaştıklarımız film şeridi olur akar gözümün önünden,ama film seyrederken,şu sahne çok güzelmiş,bi daha izleyeyim dersin de,bunları bi daha yaşama şansın yoktur... bu noktada, o çok sevdiğim cümle geliyor aklıma.nerde gördüm,okudum bilmiyorum. ama her hatırlayışımda motive eder,''kalk yerinden'' mesajını zihnime iletir... ''ot değilsin,yeniden bitemezsin...'' ve ingilizcesi daha bi keskin gelen cümle:''use ur head!''
peki,deyip başımı öne eğip,itaat moduna geçerim bu cümleleri anımsadığımda.
bunlar,aynı zamanda,geçmişi olmayanlara dahil etmek ister seni.alt cümleleri: ''geçmişin tortularını at,içmen gereken yararlı kısmını sindirdin zaten...'' de der...
ama bunun farkında olmak zor.
kendi kendine, ''yeniden bitemezsin'' demek zor. çünkü, farkındalık zor. bulunduğun durumların,anların içinde kaybolup,gerçeği farketmezsin ve alışkanlıklarında boğulursun.yaşanılanların farkına vardığındaysa, her zaman treni yakalama şansın olmaz.
neyin,ne kadar farkındayım? diye sormak bilinci açık insana mahsus.
kendi kendime böyle cümleler yöneltmeyi becerebiliyorum ama, bilincimi açmayı beceremiyorum... yağmur haala yağmadı... yağmur yağarsa açılır mı ki?
yağmur yağsa,bisikletimi kapsam...
hayır, başka bir şey yapayım.
mesela yağmur yağarken yapılacaklar listesi yapıp uygulayabilirim:) bilincimi açar mı bilmem,rahatlatacağı kesin.
rahatlatması gerekiyor çünkü, yazımı buraya kadar okumuş olan,sabrına saygı değen insanların da anladıkları gibi, ruhumun arka camında:''beni yıka'' yazıyor.
neyse,ben tek derdi yağmurda ne yapacağını bilmek olmayan ama tek derdi buymuş gibi davranmak isteyen, minik olmasa da kendine minik kız demek isteyen ''minik kız'', ''yağmurda yapılacaklar'' listemi yapayım.


  • sabah uyandığında yağmur yağıyorsa,al kupanı çık balkona.yağmuru izle biraz.simit-çay-yağmur üçlüsü de padişah kahvaltısı benim için. her zaman bir araya gelemeyen ender üçlü. bu mutlu eder beni.
  • yağmur öğlen yağmaya başladıysa, seçkin'i(dost-kardeş grubundan) ara (sadece onunla bu şekilde konuşmaktan hoşlandığın şiveyle) :nabün lan? hadi kalk,dilberler'e gidelim.bisiklet falan süreriz,sonra ben senin fotoğraflarını falan çekerim,hı? demek. ve seçkin'in olası tepkisi: ''yav hüseyin,işin mi yok olum bu yağmurda,otur evinde...''bıdı bıdılarından sonra, bi şekilde ikna edilip dilberler tarafına götürülmesi. büyük ihtimal gelmeyecektir, ziyapaşa taraflarında minik bi kahve evi tarzı yere götürülmesi.sonra da akşama kadar devlet meseleleri+aşk meşk meselelerinin+hayallerin harmanlandığı bi sohbet :) bu da beni mutlu eder. 
  • emoşumu arayıp(kankim olur kendileri),:kenk,hadi bize gel,yağmur yağacak film izleyelim, mısır da patlatırız(a) demek,kenkoşla oturup,filmdeki güzel kızı çekiştire çekiştire filmi izlemek.filmi izlerken, cem'e saçma sapan mesajlar atıp,gıcık etmek,sinrini bozmak... bu da beni mutlu eder..:)
  • tek başıma,en güzel anımın gerçekleşmiş olduğu yere gidip,o gün olduğu gibi,yine yağmur altında,bu sefer tek başıma, durup o anı tekrar yaşamaya çalışmak...
  • istanbul'daysam,boğaza nazır bi bankta oturup, ''her gün bu kadar güzel mi deniz, bu gökyüzü, bi iş var'' diye,boğaz'a içimden şiirler,şarkılar düzmek... kulaklığımı takıp, şebnem'den yağmurlar'ı,teo'dan istanbul'da sonbahar'ı, sezen'den istanbul istanbul olalı'yı, norah jones'dan rain'i,john lennon'dan imagine'ı dinlemek,ardından nargile keyfi... bu da mutlu eder beni.
  • serap+rakı+balık+beyoğlu, apo da varsa, ney'in büyülü sesi... bu da mutlu eder beni...
  • sevdiğim bi insanla,, düş sokağı'ndan şarkılar söyleyip, amsterdam'ın düş gibi sokaklarında dolaşmak...eğer çok şey istemiyorsam, (bunu yalnız da yapabilirim) amsterdam'da eski bi evde, mumlarımı yakıp yemeğimi yerken,yağmuru izlemek...
  • kışın,sahilde kimsecikler yokken,gitarımı kapıp, pek de beceremediğim halde,bir şeyler çalıp,mırıldanmak, denize içimi dökmek... dalgaların cevap vermesi...arkadan bi dostun gelip,üşüyen bedenimi ısıtacak bir şeyler vermesi... (eli boş olmasın tabii, bi viski,ya da olmadı, kahve falan...)

aklıma geldikçe uzar bu liste...
bu arada, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...10 yıl sonra da bu cümleyi kurabilmek dileğiyle, şimdilik kaçtım.^^

26 Ekim 2009 Pazartesi

başın öne eğilmesin bebişim...

muhabbet kuşlarını, çoğu kuşu olduğu gibi çok severim:)
yakın zamanda 4 tane vardı evde. şimdi içlerinden biri kaçtı ve 3tane kaldı:( iyi ki baboşum( o nasıl isim canım öyle,baboş falan.ehe:D dediğinizi duyar gibiyim:D eve geldiğinde babacım,babacık gibi bir şeyler söylüyordu. o da bize kaçıp gelmişti:) bu yüzden ismi baboş :) apayrı severim onu,çoğu insandan daha çok.hani ver yemini-suyunu,senden iyisi yok:)) ne zaman ısıracağını da biliyorsun,arkandan vurma şansı yok,hatta odamda uçmasına izin verdiğimde,gözlerimi kapatıp uyumaya çalışırken yanıma konup o da uyurdu, huzur veren cinsten bi yaratık,sevilesi.:) neyse,anlatacağım şey bu değildi.:) evden kaçan kuşun, bi eşi vardı.şu an depresyonda...
eskiden susmayan,başımı ağrıtan kuş,şimdi süklüm püklüm,konuşturmaya çalıştırdığım halde sesi çıkmıyor:(
yemini falan yiyor mu takip etmiyorum ama, pek bi üzgün tipli bu ara :o
sonra rahat durmadım tabii, bak işte... milletin karısı ölüyor 3gün sonra başkasıyla evleniyor,(bkz: Adnan Bey.Selçuk Yöntem'i kayıtsız şartsız severim ama Adnan Bey'i çok sevmem...)5dk senle çıkayım,5dk da onla çıkayım modunda; bi de şu minicik beyniyle ünlü,beyni adına deyimler söylenmiş kuşcağız, eşi kaçtı ve büyük ihtimalle kedilerce hunharca katledildi diye,zırlayabilse zırlayacak:o yani; kuş kadar olamıyorlar...
kıyamam yahu...tipini sevsinler...:o

bu benim kuşumun resmi değil,ama ona çok benziyor...
şu dokunsam ağlayacak moduna bittim..çok sevimli...:o

24 Ekim 2009 Cumartesi

rüya..

rüyamda, birileri ''ölüm bi nehrin dibinde saklanıyor,yakında bulunacak,az kaldı...'' diyor,
ardından sıkı çam ağaçları altında,annemin kefenlenmemiş ve morarmış,yatar halde bulunan cansız bedeni,
en yakın erkek arkadaşımın uuupuzun sapsarı saçlı hali,cinsiyetini değiştirdiğini söylemesi,
vapur gibi bir şeye binişimiz ve beni bir botla denize atıp geri bindirmeleri,
tekrar o sıkı çam ağaçları altında durmam ve ayağa kalkıp oturduğum sandalyeyi parçalamam,kendimi yerden yere atmam...
yanımda oturan abiminse,''otur.'' demesi.
bilinçaltıma inmeyin bence.güzel değil orası.

18 Ekim 2009 Pazar

kafi maag.

güne kahveyle başladım,ağzım kuru.zihnim açık. . . :)

 ***

 


***


12 Ekim 2009 Pazartesi

Morgan

Müziğin güzelliği budur; kimse onu sizden alamaz. Beyinde ve kalptedir.
içinden alamayacakları ve dokunamayacakları şeyler...
şey gibi... umut.
ama umut tehlikelidir.
bir insanı deli edebilir.bu fikre alışsan iyi olur...(esaretin bedeli-morgan freeman)
ve eğer alışmak istemezsen, sahneyi ve oyunu sen seçip yazarsın.
Allen Green.Seninki gibi bir hayatı ister miydim bilmiyorum.bunun üzerinde düşünmeye değer aslında...
yaşanıldığı sanılan hayatlara göz attığımda, umudu iten ve daha sonra kucaklayan bir insan profiline bürünmek eğlenceli olurdu.
...
bunun için,önce kendi profilimi çizmeliyim ki değiştirmek istediğimde karşılığında verebileceğim birşeyler olsun...
test çözmeye devam edeyim...
tıpkı filmi izlerken yaptığım gibi.
Türkçe testi, ilk konu. edebiyat da olabilir, bilmiyorum.
Allen Green.
Burcu İyin.

(-n ler yarım uyak :p)

bu da morgan freeman'ın başka bi filminden...

 

kedi kakasından yapılan ve çok pahalı olan bu kahvenin kutusunun içinde onların külleri var.
aradaki kağıtsa, the bücket list.
(şimdi ya da asla filminden)


daha önce söyledim mi bilmiyorum.morgan freeman'ın dedem ya da babam olmasını çok isterdim. bi hollywood yıldızı olarak değil tabii.canlandırdığı karakterlerde genellikle benzer kişiliklerde ama farklı rollerde karşımıza çıkıyor. onun kişiliğini ve bilge ifadesini seviyorum.



 Morgan Freeman filmleri: (burası tamamen copy-paste:) )


10 Ekim 2009 Cumartesi

hıp hızlı. hıphızlı.hıııpızlı.

benim bütün rüyalarım seninle... her sabah, uyanırsın,benimle... sen beni hatırlarsın, şarkılar yazardı dersin.. seneler sonra yine..aklında öyle kalsın...
sevenin yolu açık olsun,sevgilim. biz;aşkı,aşktan daha çok sevdik sevgilim.. uzun sahiller boyunca, yürüsem sessiz usulca... sığınacağım liman yok,sevgilim senden başka...
benim bütün rüyalarım seninle...
ah unutmak.. ne yalan kelime.. sen beni hatırlarsın:) şarkılar yazardı dersin.. aklında öyle kalsın . . .

ben ne sahiller dolaştım..
denizler,fırtınalarda...
ve bir sahile ulaştım... kimse yok benden başka.. . .
benim bütün rüyalarım,seninle. her sabah uyanırsın,benimle. sen beni hatırlarsın, bi gitar sesi duyarsın.. aklında öyle kalsııınnn....
*
bu şarkıyı çok seviyorum... bi anlam yükleyen anısı falan olduğundan değil. düşlerimde var aslında bir anısı, ama henüz yaşanmadı:)
dolu dolu, hıphızlı yaşıyorum.
10dk çok mutsuzsam,10dk sonra sevgi kelebişi oluyorum...anlam veremiyordum buna yakın zamana kadar, çocuklar böyle-çabucak hal değiştirebiliyorlar,anlamıyorum diyordum...oysa ben de öyleymişim..
hep çocuk kalmak ve hızlı yaşamak.
zıt kutupların birbirini çekmesi durumu...
çocukça,mutlu,hızlı...

aşkı,aşktan daha çok sevmek... işte tanımı bu.:)
o olmadan,aşkı sevmek. söyleyemediklerim,söylediklerimden daha güzel oldu hep. ama olsun...
sen,hayatımda yaşamaya değer tek şeysin.
uzakta olsan da, tanrı burda olduğu gibi oraya da erişir.
tanrı seni korusun...

9 Ekim 2009 Cuma

Um.

alt kimliklerim için beynime çürük raporu verme süresi 10.10.9 da doluyor.
ben belirledim bu tarihi.
rapor da benden.
çürükleri ayıklayıp öze ulaşmaya az kaldı:)
yani,umarım.. :o

8 Ekim 2009 Perşembe

Adile-Memati-Polat-Sakız Hanım-Mahur Bey. . .

Test çözerken, beyninde Adile Naşit'in hoplayıp-zıplayaraktan ''hoptirililaaaylaaay laylaylilaylooom'' demesi mi,
Memati'nin (kurtlar vadisi'ni izlememin tek sebebi) çocuk sahibi olup çocuğunun peşinden koşması mı? (kimsenin çocuk sevgisine bi'şey demiyorum da, ayak bağı oluyor işte.herkese çocuk yakışır da, memati'nin elinde bi garip duruyor :/)
Geçen sene tartıştığım ve bana :terbiye yoksunuuu, saygısııız,densiz diyen hocamın, bugün, ''Burcucuğum,bu soruyu da sen çözer misin tatlıım?'' demesi mi,
Yeni tanıştığım bi kızın gelip bana 5dk. da bir eski sevgilimin yeni sevgilisi hakkında haberler vermesi mi?
(hani umrumda değil,umrumda olsa ben zaten öğrenirim.kaldı ki onlar da ayrılalı çok oldu.gereksiz yani.çok ve boş konuşmaları sevmiyorum.kafam şişiyor.zaten bugünlerde bişey de almıyor.ne diye uğraşıyorsunuz ki benle anlamam ki... bi rahat bıraksanız...ben öyle uslu cici bi kız olurum ki.ama yok,illa kaşınacaksınız. yine de dokunmuyorum kimseye.)
babama, çabuk yoruluyorum,şöyle dinç tutacak bişey bul bana, rahatlayım biraz, kafam çok ağrıyor dedikten sonra, uyutacak bi ilaç getirip önüme koyması mı...(ağzımı açıp,ilaca 5dk baktıktan sonra şok geçti.yok, bişey demedim ona.ben bundan istemedim ki* desem; ne istediğini ne zaman bildin ki sen? istediğin şey bu.beğenmemek için böyle yapıyosun sen* diyecek. o yüzden, bişey demiyorum.ben yine, oturup testime gömülüyorum. Adile Teyze susarsa tabii.çok şeker kadındı:) ben onu hep, sakız hanım&mahur bey ikilisinin sakız hanımı sanardım. ama o kadın beyaz tenli+saçlıydı. adile teyze öyle değildi. bunu şarkıyı dinledikten uzun süre sonra farkedip,hayal kırıklığına uğramıştım...)
neyse, vadiye kaçayım.
(ben böyle dedikçe, haala vadi mi izliyosun sen ya? diyenler var. evet,izliyorum.daha iyisi olana kadar da izlemeyi düşünüyorum:).(vurmaz polat iskenderi vurmaazz :D))

6 Ekim 2009 Salı

shiaaaa :) :lanetolasıdiyetbozan.



amacım sadece açlığımı yatıştırmaktı.
disturbia'yı izledikten sonra, bu çocuk aslında çok tatlıymış yaa:o deyip,bi kaç resmine bakayım dedim.çocuğu merak ettiğimden değil:/ gerçekten çok tatlı mıymış onu merak ettim:p
transformers,disturbia ve eagle eye. benim izlediğim filmleri bunlar.
başka var mı bilmiyorum,araştırmadım.
dikkat de etmemiştim çok,ama o 3filmi ayrı ayrı pek bi severim.milyoner'de de mi oynamıştı sanki:/
(megan'ı ayrı bi severim:o angelina halt etmiş onun yanında...)
neyse ne diyordum.. birazcık kilo vereyim,ne iri bişey oldum ben böyle yaa* deyip diyete başlamışken,açlığı yatıştırma amaçlı fındık* yerken, onun resimlerine bakınıyordum bi yandan.
bi kaç tanesini de indirdim tabii hemen:o
fotoğraflarına bakmayı bitirdiğimde,nasıl bi iştahla yemişsem tüm kavanoz bitmiş:/
onun yüzünden diyetimi bozdum ama, canı sağolsun:o
hafif çocuksu, hafif bebek suratlı, hafif kendini beğenmiş, böyle, hafif bişey işte.:o
fazla tatlı:o
bi kaç resmi...yakışıklı falan değil ama...çok tatlı:o
yuh diyorum kendime.
abaza girls gibi hissettim kendimi:D
ama çok tatlııııııııı :(

4 Ekim 2009 Pazar

Düşünme, kim anlamış ki sen anlayasın?

İnsan, yalnızlığa mahkumdur.
Yalnızlık da insana mahkum.
yalnızlık, etrafında arkadaşın,eşin-dostun olmaması demek değil bana göre.
düşüncelerimi anlayabilecek birinin olmaması, yalnızlıktır.
düşüncelerimi, hayallerimi gerçekleştirememek yalnızlıktır.
olasılıkların içinde, dünya düzeninde en kötüsünün olması; yalnızlıktır.

bir insan gecenin bi vakti çöp konteynırlarını temizliyor,diğeri o kafe benim,o club senin takılıyorsa; toplum yalnızdır.

evde,ailede, insanlar konuşmuyorlarsa,
en uzak ihtimaller,en yakınlarımız oluyorsa,
bir çocuk,anne-baba sevgisi olmadan büyüyor ve sevgiyi başka türlü, başka insanlarda arayıp,bulamayıp,
garip akımlara meylediyorsa ve komik hale düşüyorsa,

ahlak-dış güzelliğe yenilmiş,
''şeref'' kelimesi ne anlama gelir dendiğinde; ''ben o kelimeyi pek kullanmıyormuşum aslında, tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyorum, ama sıkça şerefsiz* dediğim olmuştur.bak söylenişi de güzel,küfür gibi de gelmiyor kulağa pek, değil mi :sevimliolmayaçalışansuratifadesi:'' diyor,
para, umutları sömürmüş,hayatları satın almış vaziyetteyken,
ruhların temiz olup yarınlara umutla bakması beklenemez.

bir yandan da,neyin nasıl olması gerektiğini bilir insanoğlu.
kaçar.
gerçekler kovalar,o görmezden gelir.
para hırsı,doyumsuzluk,beğenilme,saygı duyulma isteği, herşeyden önce gelir.
hayatın amacı,onun için: ev-araba sahibi olmak,zengin olmak,eğlenmektir.

her şeye, herkese gözlerini kapayarak.

yalnızız.
hepimiz, yalnızız.
düzene uymayıp,başka şekilde yaşamak mümkün değil.

her şeyden uzaklaşıp,yalın bir hayat sürmek, sadece maceraperestlik.

kimin tek ayakkabası var?
kim aynı gömleği-kazağı vs.. 10yıl boyunca giyiyor? yırtılan yerlerini dike dike? (genelden bahsediyorum.tabii ki böyle olanlar var,yalnız yeni jenerasyon böyle değil)

neden tüketme aşığıyız?
ne zaman böyle olduk?
ne zaman insanın fiyatı oldu?

insanlar nasıl yalnızlaştı?
ajda pekkan, ne zaman serdar ortaç şarkıları söylemeye başladı?
insanlar neden popüleritenin ardından koştu?
neden ''kişisel'' birşey kalmadı?

beatles neden seviliyor?
şebnem ferah neden seviliyor?
sezen aksu neden seviliyor?
(değişmedikleri,kişilikleri ''kişisel-özgün ve orjinal'' KALDIĞI için mi?)
özenmedikleri için mi?

şu soruyu sorduğumda,felsefe yapmaya başlama Allah aşkına... tepkisi alıyorum.
-''neden yaşıyorsun?''
bunu,felsefe yapmak için sormuyorum.
felsefe ''yapmak'' da nedir? bunu bilmiyorum.ya da bilmediğimi sanıyorum.
istediğimiz şeyler,maddi şeyler oldukça, ve maddi şeylerin her zaman daha iyisi ve daha fazlası oldukça, hayata gözlerimizi yumarken, o ''daha iyisi''ne sahip olamadığımız için, mutsuz öleceğiz.
doymayı bilmediğimiz için.
buna, şükretmek de diyebiliriz.şükretmediğimiz için.

bazı şeyleri kaybetmediğimiz için değerini bilmiyoruz ve bu bize hatırlatıldığında basitmiş gibi geliyor.
örneğin birine, dokunma duyusunu kaybetmekten bahsetsek, yaşamadığı için anlayamayacak ve bunun ne kadar mucizevi birşey olduğunu farkedemeyecek.
ve bazıları,bazı şeyleri yaşamadan anlar, farkeder.
bazılarıysa yaşayarak öğrenmek ister.
bu,yaşamadan farkedenler, yalnızdırlar.
kendileri gibi olan insanları kolay kolay bulamaz ve garip bir mahlukatmış gibi görünürler.
yalnızdırlar.
hayallerini anlayabilecek insan yoktur.
düşüncelerini gerçekleştirme olasılığı varken,gerçekleştirememek,acıtır.
düşünmeyi severler, ve her sevdikleri şey gibi, ondan da korkarlar.
düşüncelerinin bir işe yaramadğını görmek, onları günden güne çökertir.
anlamak,anlam vermek değildir.
o şeyin zaten bir anlamı vardır. biz sadece onu buluruz.keşfederiz. fakat her şey içinde çelişiğini taşıdığı için,o anlamı bulmak kolay değildir.
ve yine, çok düşünmek iyi değildir.

30 Eylül 2009 Çarşamba

muzo :kalp:

benim beynim büzüşecek böyle giderse,, ama sende hiç kabahat yok tüm kabahat bendee...:kalp:
muzo ve şarkılarını seviyorum:)
deli
kabadayı
sülaleden biri
empatik
karizmatik
megoloman kel
:kalp: :)

ismini anınca canım muzlu süt çekiyor...
kazım'dan:)

bilenler bilmeyenlere söylesin.
haftaiçi her gün 22-1 arası radyo tatlıses'te.önce gıcık alır,ne kendini beğenmiş adam bu be* dersiniz,sonra da onsuz olmaz:)

nescafe :)

grip olmak istemiyorum,ama grip oldum.
başım feci ağrıyor ve ben hap yutmayı sevmiyorum.boğazım küçük,geçmiyor.tadı berbat.
kahve içmek istiyorum...
nescafe... iyi ki varsın...
ilaç niyetine...
serap'ın morale ihtiyacı var şu an.
ama ona aynı şeyleri söylemektense birşey söylememek daha doğru sanki:/
feminist değilim ama erkekler çok kaba ve düşüncesizler kadınlara göre...
neyse...
çitoksa devam:D
çitoks ne mi?
ismini yanlış hatırlıyor olabilirim.ama mantığı şu: erkeklerden uzak dur.bu durmadan kızlarla gezip,dedikodu yapman gerektiği anlamına gelmiyor.
sadece bir süreliğine ve kendine gelip normal haline dönebilmen için gerekli.
artık ne giyeceğim diye saatlerce düşünmüyorsun,çok fazla süslenmeyip,salaş giyiniyorsun.başkalarının senin hakkında ne düşündükleri çok da umrunda olmamalı.
yani'' saldı bu da iyice'' gibisinden konuşacaklardır, olmaz ben yapamam diyorsan yapma.
uzun süredir çitokstayım:D ve mutluyum... gelip hayatımı berbat edip kaçma lüksü yok kimsenin.
hı hiç mi erkek arkadaşım yok?
tabii ki de var. çok da iyi arkadaş-dost olunuyor onlarla.ama o kadar. fazlası zarar:)
uygulayın derim, kendinizi geliştirin ve her şeyi hayata bırakmayı öğrenin.durmadan hayattan birşeyler beklemeyin.
güzellikler birden gelsin ve hayatın sürprizleri olarak bunlara sevinebilin.

ne diyordum...
evet,grip oldum.
başım kazan...
nescafemin suyu kaynamıştır:) şu koyu yeşil olan,bol kahve :)

29 Eylül 2009 Salı

çölde çay~


rafta onu gördüm.ismi bir yerlerden tanıdık geldi...
mırıldandım, -yazdan kalma bir günden, ya da çölde çay filminden-.
evet,teoman'ın bahsettiği film bu olmalıydı.gülümsedim, izleyeyim bari dedim. romantik filmleri pek tercih etmem, bu da onlardan biridir,diye geçirdim içimden.
movie club'taki abladan; bu gün şöyle güldürecek birşeyler istiyorum dedim.romantik komedi olsun dedi.peki dedim.
birkaç film gösterdi.tam da yeni 18 olmuş bir kıza gösterilecek cinsten filmlerdi.aşk tarifi diye bir film verdi,sonra ben bi karıştırayım buraları dedim.
yerine geçti ve,çölde çay.
burda,biraz durup kendimden bahsetmem gerekiyor.
bazen çok donuk,bazen çok neşeli,bazen asi bi savaşçıya özenen,bazen kırılgan...aşırı uçları oynamayı seviyorum.birini sevdiğimdeyse,ya sevgimi çok fazla gösteriyor,ya da hiç göstermiyorum.uzaktan sevmek,ona kötü davranmak, istemesem de yaptığım şeyler.kontrolümde değil bu.
mesela hoşlandığım çocuğu gördüğümde, içimden mutlu olsam da yüzüne hep, ya küfrederim ya da kötü birşeyler söylerim.bunun henüz farkına vardım.
neden böyle bilmiyorum. belki de kendimi ondan uzak tutmak istiyorum. ama dediğim gibi, bu benim elimde değil. ben,böyleyim.bunu değiştirmeyi çok isterdim. onu gördüğümde gülümseyip,merhaba,seni özledim demeyi... ama hayır.
teoman şarkının devamında ''o kadar yoktun ki...'' diyor.
evet, bizim gibi ego manyağı olarak tabir edilen kadınlar, ilişkilerinde kendilerinden ödün vermek ,kişiliğini açığa sermek istemezler.
sevseler de ilişkide tek kişi vardır. yapılması gerekenleri karşı taraf yapacak ve ilk adımlar ondan gelecektir.
''bir sahne var aklımda, oyuncular sanki biziz, mutsuzuz,ikimiziz...''
~sevmeye yeteneksiz-iz.


insan ruhunun çırpınışları, sahra'nın ortasında, çöldeki insanların mistik halleri.
insan ruhunun,yalnızlığının, çölden beklentileri.
kalabalıktan uzak, birbirini anlayabilmek, hep yan yanayken,severken, uzak olan insanların, kendilerini birbirlerine adayışı.
bir erkekle bir kadının sevgisinin farkı.
ego manyağı bir kadının ihtirasları,arayışları ve hüznü.
biz Türkler'e özgü olduğunu sandığım,duyguları ırklara indirgediğim bir duygu,bir durum: kaybettikten sonra bir şeyin daha değerli olması durumu.-ya da-birşey elimizdeyken yeteri kadar kıymet vermememiz.(bazıları aşırı kıymet verir.aşırı uçlar kötüdür.)
şebnem,şarkının devamında diyordu.:neyin bildin ki değerini,benimkini bileceksin? bunu da tabii,mahvedeceksin''

filmdeki erotik sahneler,doğal ve insanın hayvanla sadece düşünce-akılda ayrıştığının göstergesi.
çöldeki insanlara gelirsek,ne kadar özel bir kültüre sahip olurlarsa olsunlar, aralarında yaşamak insanı ürkütüyor.

bazen durup,yaşadığım hayatı değiştirip,uzak yerlere gidip,kafa dinlemeyi düşünürüm.
insan olmasın,huzur bulayım*derim.
oysa çölde bile insan varken ben sahilde nasıl tek başıma kalırım diye düşünmemişim.
insanlar her yerde ve insanın insana ihtiyacı var.
ve şükretmek gerekiyor.
bazı şeylerin değerini,onu kaybetmeden anlayabilmek,insanlarla konuş-abilmek gerekiyor.

para kazanmak kolay.yemek bulmak, su bulmak, hayatı devam ettirmek.
ama bir insanı anlayabilmek ve onun da seni anlayabilmesi çok ender.
bu yüzden de kıymetli.
durup düşündüren,kendinizi eleştirmenize neden olan, insan ilişkilerini sorgulayan bir film.sahra'nın güzellikleri uzunca betimleniyor zaten.üzerinize kum üfleniyormuş gibi gerçekçi.filmin içinde,bir oyuncu olabiliyorsunuz.
çok etkilendim, sevdim.
film zaten eski ,izlemiş olmanız olası .90yapımı. ama izlemediyseniz,durmayın.

27 Eylül 2009 Pazar

okan'ı özledim.


okan bayülgen'in disKo'su ne zaman başlıyor.. ya da başlayacak? bilmiyorum.
apo'yla okan'a gitme hayallerimizi özledim.
hakkı devrim'i özledim.
apo'yla msnde konuşurken bi yandan birlikte okan'ı izlemeyi özledim.
apo kayıplarda ama okan gelsin artık.
bak bu resmi de berk öztürk yapmış.
güzel yapmış.

22 Eylül 2009 Salı

.


birileri mutsuz olmaktan mı bahsediyordu?:)
yalan söylüyorsunnn:)
mutluyum:)

lallalahuhuupp. . .


öyle bakma, çok sıkılmıştım.







bengü diye popçu-kopkopçu bi kız var ya, sevdim onu dün.
saba tümer'in programına gelmişti.
Türk böbrek vakfı'yla ilgili bişeyler geveledi.hoşuma gitti.afferin kız:) dedi beyin.
şarkılarını serdar ortaç'tan alsa da,sesi çıkmasa da, iyi kız.sevdim onu dün.


başlık da, sesli söylendiğinde,bi reklamın müziği oluyor.
test çözerken ara ara o sesi çıkartıyorum.sıkıntıdan.

bu nine de kenkoşun(kankamın) yaylasından:)
fotoğrafınızı çekeyim mi? dedim.bi utandı ki. . . :) onu da çok sevdim.









bu da dün yağmur ya
ğdı diye kendimi sokağa attığımda gördüğüm küçük bi kız. . .
birşeye üzülmüş gibi yapıyor.annesinden birşey istiyordu sanırım,pozu verdikten 10sn.sonra şu haliyle alakası yoktu:)
anlamıyorum bu çocukları...






bana gelince,karmaşa'da dediğim gibi.
ne olduğunu bilmediğim şeyleri özledim.
mutsuzum. . .

:(

çok mutsuzum blogcan.
çok öfkeliyim blogcan.
haksızlıktan,yapandan,yapana vesile olandan,göz yumanından,izleyicisinden,zihniyetinden. . .
eşitsizliklerden,paylaşımcılıktan. . .
dünyanın üstüne lanetimi salıp,sil baştan bi dünya düzeni kurup, kıyaslamacı,yarıştırmacı,heeeeeeeep.si benim olsuncu,doyumsuz insan ırkı silinsin istiyorum şu dünyadan.
yerine; doymayı bilen,şükretmeyi bilen,sahip olduklarıyla mutlu olan,paraya verdiği değer,bir çocuğun gülümsemesine verdiği değerin yanında hiç kalan, gülümsemeyi bilen,gözleri bulutsuz,kinsiz,nefretsiz...
çok şey istiyorum.
biliyorum.
bu yüzden,çok mutsuzum blogcan.
umut var da,ismi var.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Kaçın!

Yalnız bıraktılar beni bu akşam

Uzak durmaya çalışıyorlar

‘’işine yaramayız’’ diyorlar bu akşam…

‘’yetmiyoruz sana.’’

Haksızlık değil de ne bu?

En gerekli oldukları zamanlarda kaçıyorlar hep

İyi gün dostum musunuz?

Anlatamayacak mıyım derdimi-sevincimi?

Hissettiklerimi ölümsüzleştiremiyorsam,

Hissetmiyorum değil.

Düşündüklerimi söyle(ye)miyorsam,

Düşünmüyorum değil.


Siz kaçıyorsunuz ya benden, kelimeler.

Ben size daha da yaklaşıyorum.

Siz benden kaçtıkça, ben sizi daha çok seviyorum.

Daha da bi karıştırasım,oynayasım geliyor sizinle.

Benden kaçın artık …

Ben kovalamasam da;siz, kaçın.

15 Eylül 2009 Salı

.






yağmurlu günlerde ''the time they're a changin'''i dinleyip, kendimi kibritçi kız yerine koyup,sokakta elimde mızıkamla hayal ediyorum... hafiften üşüyorum,elime kahvemi alıp oturuyorum... romantik bi film izleyip battaniyeme sarılmayı düşünürken,
yağmur damlalarının odamın camına çarpışından çıkan ses, mızıka ve bob dylan...daha çekici geliyor..:)



ardından norah jones'ın o puf sesi...''all the raindrops seem to play a sweet refrain.'' :)




















huzur
böyle birşeymiş...



14 Eylül 2009 Pazartesi

Soysuzlar



aylar öncesinden fragmanını görüp,heyecanlandığım,izledikten uzun bir süre sonra ancak etkisinden kurtulabildiğim,en sevdiğim yönetmenin son filmi:soysuzlar çetesi.nam-ı diğer:inglarious basterds.
fragmana baktığınızda,filmde brad pitt'in başrolde olduğunu düşünüyorsunuz.
öyle bir şey ummuştum ben de...
sonrasında,durumun beklenilenden daha farklı olduğunu,brad'in filmin reklamı için bu filmde oynadığını bile düşündüğüm oldu.

filmin temasıyla konusu karışmış vaziyette.tema mı vurgulanıyor konu mu bazen anlaşılamıyor.
filmden ne bekleyeceğini şaşırıyor insan.
anlatılmak istenen nazi katliamları mı,direniş mi, yoksa Shasoanna'ın (isminin yazılışı zor olduğu için,bu kendisine sonradan verilen bir isim olduğu için vs.. bu kızın ismi,yazının geri kalanında :sarışın kız :D )hikayesi mi anlatılıyor, yoksa tarantino yine seçemeyip, alın bakalım,ben kırpamadım...kıyamadım...yazmak istedim* mi demek istiyor anlaşılamıyor.
fazla çeşnili,evet.ama bu tarantinocuları çok rahatsız etmiş olmasa da,normal bir seyirciye;
uzun-gereksiz-karışık-konusu belli olmayan* gibi yorumlar yaptırabilir.

herhangi bi filmde,hayatın kendisinde dahi heyecanlanamayan ben, ee ne oldu şimdi? diyebildim.
vurulan kadın sanatçıya acıyabildim,sevebildim.
bizim sarışın kızın ailesini yok eden,kişiliksiz, bir o kadar da başarılı ve disiplinli,zeki Christoph Waltz'ı her gördüğümde,sarışın kızın ailesini yok ettikten sonra, kadın sanatçıyı vurduktan sonra gıcık alabildim,yüzünü görmek istemedim...
yaptığı kıyım film haline getirilen,başarılı(?) askerin aşkınaysa,taptım...
aşkı uğruna ölmesine değil,şapşalca mücadelesine ve intikamına... :)
tarantino, brad pitt'le çalışmak istemiştim,brad de tarantinoyla çalışmak istemiştim falan deniyor ama, bu filmde spotları üstüne çeken ismin albay hans(christoph waltz) olduğu aşikar...

izlemediyseniz,yakın zamanda izleyin derim.

a:P:

Gerçek kalbimizin olduğu yerde mi?
Akıldan uzak kalp…

şarkıdaki gibi ...

Aptal…
İnsanlar;
birazcık,unutkan.
Biraz da,ve bazen, ve aptal,

Aptal.

aptal...

fahişe

şarkıyı çok severim,ama bu yeni klibi hiç sevmedim.. çok basit,özensiz,anlamı dürten bir şey çıkmamış ortaya... bi sarışın kız,boş bi odada şarkı söyleyen adam, e hadi temaya uysun diye şarkı sonuna eklenmiş 3-5saniyelik bi deniz kenarında dolanış falan... ''sevdim seni,ama bi şekilde, hüzün var diye gözlerinde..'' derken teoman, kızın saçlarını elleriyle kenara itecek ve kızın gerçekten hüzünlü gözleri gösterilecek, ''hep kaçarken tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?'' derken,kızın ayaklarından yukarıya,gölgesiyle orantılı bi çekim yapılacak, kız uzaklaştıkça,teo'da büyüyecek; derken kız arkasını dönüp,teo'ya hüzünlü bi gülücük atıp kendini suya atacak* gibi bir şey hayal ediyordum. karşılaştığım şeyse, ucuza gelsin diye güzelim şarkıyı berbat eden ucuz bir şeydi.böyle olacağına,hiç olmasaymış... neyse,ben kendi zihnimdeki kliple idare edeyim:p

Bu Blogda Ara