30 Kasım 2009 Pazartesi

erkan özerman.

Balçiçek Pamir.(bal çiçek nasıl bi isimdir demeye kalmadan...)
- çok büyük grip olmasına rağmen,geldi.
güzellik organizatörü değil.
televizyonumuz ona minnettar.
şov türkiye ye onla geldi.
best modıl sayesinde deniz akkayı yı tanıdık.
ruhi su dan çok etkilenmiş.
kimmiş bu?50.sanat yılını ve 70. yaşını kutlayan?
ERKAN ÖZAKMAN.liberalmiş.renkli bi yaşamı varmış.gs üni hukuk,siyasal okumuş.e iyiymiş diyorum.ressam olduğunu söylüyor ama bi icraatını göremiyorum.
magazin anılarını yazmayacakmış.dünyaca ünlüymüş. özakman değilmiş bu arada.özerman*mış.
çok önemli bu ya.
magazini getirdi falan hani.sanatçıyım diyor bir de.
sanantçılık ne bunu bana biri otursun anlatsın...söz sadece onu dinlicem.sağa sola bakmadan,ilgilenmeden.
''lütfen aşılarınızı yaptırın''diyor.keşke domuz gribi olsam* diyor. laaanet olsun böyle insanlara,boş!boşluk!deyip tvyi kapatıcam şimdi.magazini türkiye ye getirmiş.''show must go on''muş.
öf.gereksizlik.
test çözeyim ben.

(cöm eskişehir'e gitmiş.gittikten sonra haberim oluyor...sinrim ona.erkan amcanın suçu yok.)

film öneren?


akşam kendimi ödüllendirmek, patlamış mısırımı kucağıma alıp bi film izlemek istiyorum.(összede olduğum için bu benim için büyük bir şey.)
şöyle aksiyon kıvamında, azıcık bilim kurgu serpiştirilmiş bir şeyler olursa sevinirim.
misal, eagle eye.
önerilerinizi bekliyorum^^

26 Kasım 2009 Perşembe

mahlukat

insanoğlu mahlukatların en garibidir.
en gelişmişidir ama,bazen hayvandan bile değersizdir.
bazen bi gün söylediğini diğer gün unutur falan hani.aynı günde 15farklı kişiliğe bürünebilenler vardır.
ama geneli 2farklı yüzü tercih eder.
iki yüzlü olmayın.
dürüst olun.
şu şöyleydi de böyle oldu da aaaaaaa aslında üzülme diye öyle dedim olaylarına girmeyin. ne neyse onu öyle söyleyin.bu dürüstlük işte.
düz doğru adamları seviyorum ben.
bugün-dün bunu anladım. öyle kıvır -amuda kaldır -bi ters döndür- öyle de bakim adamları sevmiyorum.
düz ama dimi?
anlayabileyim yani?
kararsız kararsız,kendi kişiliğine saygısı olmayan,beynini geliştirmeyi sevmeyen insanları da sevmiyorum.

kızmışım ben.

bu kapı benim okulumun kapısı.(olacak diğer yıl:))
İstanbul'u başka seviyorum...
zaman keşke hıphızlı aksa ve ben şu kapının önünde 32diş sırıtarak içeri baksam falan...
hayali bile mutlu etmeye yetiyor:)




Düş geliyor...:)
''gayret et güzelim'' demeye...
ruhumu temizlesinler biraz...

24 Kasım 2009 Salı

:(

şu depresyonda olan kuşum vardı ya.
o bugün öldü.
ayaklarını sıka sıka,kanatlarını çırpa çırpa,kusa kusa,can çekişe çekişe,kafasını geriye ata ata,son bi umut kafasını kaldırmaya çalışa çalışa...
o kareler gözümün önünden gitmezken ben kankimin doğum gününde surat asamam. şimdi kuşuma böyle böyle oldu desem sallamazlar ki...anlamalarını beklemiyorum ama daha dün elimle oynayıp öpen kuş bugün nasıl böyle oluyor anlamıyorum...
pof...
neyse...

11 Kasım 2009 Çarşamba

diimi?

ne biçim yalnızız ama dimi.

uçaktayken ya da büyük bi binanın tepesindeyken öyle hissediyor insan.
tepeden bakınca.
aşşağıdakiler minicik,minicik insanlar,minicik sorunlar,kocaman sevgiler,minicik sokaklar,evler...
madden olanlar minicik o zaman.
peki sevgi maddeye mi kaçıyor manaya mı?
manaya kaçıyor ama insan sevgiyi görmek istiyor.maddeleştirmek istiyor.o zaman insanlar sevgiyi küçültmek istiyor.
yalnızlaşıyor.
karanlık bi sokakta tek başına yürümek.
dünyadan uzakta bi yerde,ışık yılı olsun hadi. o kadar uzak bi yerde,boşlukta süzülmek...
sarılacak bişeyler aramak.
ölümü merak etmek...
ne garip şeyleriz ama diimi.

8 Kasım 2009 Pazar

Redd- Yaşandım daha çok

bir yolculuk gibi geceleri düşümde
gündüzleri zaten ben olamam ki
bir kaçak gibi bütün kirlerim üstümde
soyunup tertemiz kalamam ki
hani gücüm vardı ruhum ölene kadardı
hani nefes aldıkça hep bir umut vardı
inandım, yaşadım, yaşandım daha çok

ben doğmadan öldürüyorsun, söyle mutlu musun?
ben hiç yol almadan durduruyorsun, mutlu musun?
mutsuz olmamdan.

bir terazi gibi dengesizdim tanrının elinde
sallanıp durdum bazen güzeldi, bazen işkence
kendimi aradım kitapların, insanların içinde
beni bulmak için kimi yolladın peki vakti gelince
hani kalbim vardı, ölmeden de durmazdı
hani gözlerim gördükçe hayallerim olacaktı.
inandım, yaşadım, yaşandım daha çok

ben hiç doğmadan öldürüyorsun, söyle mutlu musun?
ben hiç yol almadan durduruyorsun, mutlu musun?
mutsuz olmamdan.


dinle.söyle.dinlet.ağla.ağlat...

6 Kasım 2009 Cuma

.

geçen gün Saba Tümer'e Yavuz Bingöl geldi, tek gelmedi bi oyunda oynuyormuş onun oyuncularıyla geldi de,benim dikkatimi çeken o adamdı.
niye mi?
bi türkü söyledi,türkü sevdirdi:)
e iyiymiş ki bu* dedim, bi kaç türkü dinledim,tüylerim diken diken oldu denir ya,öyle bir şeyler oldu,hislenmek gibi.
ben bi şebnem'de,sezen'de böyle olunur sanardım.
dinlemek,araştırmak gerekiyormuş.
türkücü* diye nitelendirilen kısım,grup, öyle kıro falan değilmiş.(öyleleri var tabii de, hepsi değilmiş..)
çok sevdim kürdi makamlarını falan.kürt meseleleri uçuşuyor diye,yağcılık olsun diye söylemiyorum...
karadır kaşların,nemrud'un kızı şimdilik favorilerim.
ilyas salman'ın hasret diye bi şiiri varmış bir de, dinleyin,okuyun derim.beğendim...

fahişe

şarkıyı çok severim,ama bu yeni klibi hiç sevmedim.. çok basit,özensiz,anlamı dürten bir şey çıkmamış ortaya... bi sarışın kız,boş bi odada şarkı söyleyen adam, e hadi temaya uysun diye şarkı sonuna eklenmiş 3-5saniyelik bi deniz kenarında dolanış falan... ''sevdim seni,ama bi şekilde, hüzün var diye gözlerinde..'' derken teoman, kızın saçlarını elleriyle kenara itecek ve kızın gerçekten hüzünlü gözleri gösterilecek, ''hep kaçarken tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?'' derken,kızın ayaklarından yukarıya,gölgesiyle orantılı bi çekim yapılacak, kız uzaklaştıkça,teo'da büyüyecek; derken kız arkasını dönüp,teo'ya hüzünlü bi gülücük atıp kendini suya atacak* gibi bir şey hayal ediyordum. karşılaştığım şeyse, ucuza gelsin diye güzelim şarkıyı berbat eden ucuz bir şeydi.böyle olacağına,hiç olmasaymış... neyse,ben kendi zihnimdeki kliple idare edeyim:p

Bu Blogda Ara