13 Kasım 2010 Cumartesi

küçük düşler

Bir kadın yürüyordu.köprünün üzerinde,hafif aksayan bacağına otoyolun sarı ışıkları vuruyordu.o an otoyolun yerinde bir nehir gördüm. rüyalarım gerçeğe yansıyordu. hayal ettim kelime öbeğini artık sevmiyorum. ''gördüm'' daha güzel.Durup, gelip geçen otobüsleri,kamyonları izledim. birden duraksadı. sarı ışığın gözlerimi kamaştırdığını düşünüyordum o sırada. önce kamaştırır,sonra uyuştururdu.gözlerimi yaklaşık 40 saniyedir kapatmıyordum ve yanmaya başlamışlardı.köprünün inişe geçtiği yerde,sağlam bacağını  korkulukların arasına atıp aksayanı  korkulukların asfaltla buluştuğu yere sıkıştırdı.  ''Korku''luk.
ve içindeydim.

''Evet,şimdi. yeteri kadar bekledim ve aslına bakarsak,geç de kaldım bunun için.yaşadığım her an sadece daha fazla pişmanlık,daha fazla hata yapma korkusu ve daha fazla kendinden nefret getirecek.şu an,bunu yapmalıyım,evet.kendimi daha öncelerde buna ikna etmiştim,iknam için çok fazla neden vardı.geride benim için üzülebilecek birilerini bırakmadım,haber de alamazlar.ama artık bunlar benim umrumda olmamalı,geçmişteki gibi sürekli başkalarını düşünerek,ayak uydurarak,topluluğun çektiği yoldan giderek,adapte olmaya çalışarak zaman kaybetmemeliyim.
şu an yapacağım şey,kendim için. uzun süredir kendim için bir şey yapmıyordum.bir süre sonra,üzerinde sineklerin dahi tiksinerek dolaştığı bir beden kalacak burda.eskiden sineklerin evrime uğramış halleri gezinirdi.aşağıdayken,göğsümde bomba patlamış gibi hissederim önce,kollarım ve bacaklarım yamulur.ağır bir yorgunluk hissi...sanırım bunlar olacak,hissedeceklerim tama yakın olarak bu.
şu andan daha huzurlu gibi görünüyor.
asfalta yapışmamla herhangi bir şey umrumda olamayacak,sadece bedenimin acısıyla ilgilenmem gerekecek,o da çok uzun sürmeyecek.
-gitmemeliydim belki- demeyeceğim.her sahneyi ama her sahneyi teker teker değiştirmek istemeyeceğim,umrumda olmayacak.geride kalan,geride kalabilecek artık.
ya sen?insanların büyük bir kısmının tanrı dediği. ne düşündüğünü çoğu zaman tahmin edemiyorum.hayatımın bir noktasında beni bulacağını ve bir işaret,sadece bir işaret,yön,iz göstereceğini düşündüm,hep bekledim. beklentiler. . .evet,onun da beklentileri vardı hayattan.ve ben her şeyin içine sıçıp olanların altında ezilerek,onun daimi mutsuzluğunu garanti ederek her şeyi bıraktım ve bunun uzun süreçte mutluluk getireceğini düşündüm. ''kendini sev'' öğütleri boka çamura bulaşıyordu bende.onu söyleyen adam,herkese bunu söyledi.sadece ben özel hissetmek istiyordum,yalnızca bana söylüyormuş gibi.eşitlikçiydi.oysa benim herhangi bir eşitliğe dahil edilemeyeceğimi bilmesi gerekiyordu.araftakileri neden unutursun?bedenim ve ruhum. buraya birlikte gelmedi.bütünlük arz etmiyordu.hiçbir zaman da istediğim yerde durmadım.zaman zaman düşünürdüm,gözlerimi kapar,yağmurlu bir günde nasıl da küçücük bir çocuk gibi koşmak istediğimi ,çırılçıplak koşup insanların buna aldırış etmediğini Görürdüm.bulunduğum yerde ya bedenim duruyordu ya da ruhum.ölüm çok bir şey değiştirmeyecekti. 
bedenim ve ruhum ayrı yürümeye devam edecekti yine. cenazemde zırıldayıp akşam sevgilisiyle sevişecek olan dostlarımı seçecektim yukarıdan. önce birbirlerini sahiplenmişler,sonra sahip olunanı paylaşmak istemeyerek kıskanmışlar,sonra da kıskançlık nefrete dönüşmüştü.
dönüşüm ne kadar doğal bir süreçte işlediyse ve mükemmelliyetini koruduysa,başlangıçta her şey o kadar masum ve mükemmeldi.Tanrı bana,bunları görme şansı tanıyacaktı.kendimi öldürdüğüm için bana bu tip cezalar verirdi diye düşünüyordum.O, nasıl acı çektireceğini çok iyi bilirdi.
ve bana verdiği o yetenek yüzünden,acı çekiyordum.maske altı yüz,yüz altı niyet. derinin altına inip niyetleri okuyordum.okumasam-okumasan daha mı iyiydi?''

muhtemelen o kadın bunları düşünmüyordu.
muhtemelen biraz içmiş,ayakta kalabilmek için oraya tutunuyor,ayık kalabilmek için canını acıtıyor da olabilirdi.
onu izlemekten sıkıldım,ne düşündüğünü ya da yaşadığını anlamaya çalışmaktan da.
rutinime döndüm.

fahişe

şarkıyı çok severim,ama bu yeni klibi hiç sevmedim.. çok basit,özensiz,anlamı dürten bir şey çıkmamış ortaya... bi sarışın kız,boş bi odada şarkı söyleyen adam, e hadi temaya uysun diye şarkı sonuna eklenmiş 3-5saniyelik bi deniz kenarında dolanış falan... ''sevdim seni,ama bi şekilde, hüzün var diye gözlerinde..'' derken teoman, kızın saçlarını elleriyle kenara itecek ve kızın gerçekten hüzünlü gözleri gösterilecek, ''hep kaçarken tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?'' derken,kızın ayaklarından yukarıya,gölgesiyle orantılı bi çekim yapılacak, kız uzaklaştıkça,teo'da büyüyecek; derken kız arkasını dönüp,teo'ya hüzünlü bi gülücük atıp kendini suya atacak* gibi bir şey hayal ediyordum. karşılaştığım şeyse, ucuza gelsin diye güzelim şarkıyı berbat eden ucuz bir şeydi.böyle olacağına,hiç olmasaymış... neyse,ben kendi zihnimdeki kliple idare edeyim:p

Bu Blogda Ara