17 Mart 2011 Perşembe

zaman kaybıdır,okumayınız.

''müsait bi yerde inebilme ihtimalim nedir acaba?'' diyen yolcuya bakan şoförün gözlerindeki ifadeyi,
tombul yanaklarını sallayarak,sakızını kocaman şişirip bir yandan kırmızı boyasıyla kağıda çizdiği şekilimsileri annesine uzatıp ''baaak seni çizdim ne güzel çizdim ama diii mii amaaa '' diyen küçüğü,
istiklal'de sevgilisini kucağına alıp döndürmeye çalışırken düşüren,üzerine azar yiyen çocuğun ifadesini,
kestaneci amcaların birer birer sivil polis olma ihtimalini,kestane alırken siyaset konuşmamak gerekişini,
hızlı adımlarla yetişmece-koşuşmaca içerisinde hayatları tükenen insanlar arasında kaplumbağa adımları atabilmeyi,
taşı toprağı altın denen ama zamanla o altının hayvan dışkısına dönüşüşünü izlemeyi,

simitleri paylaşabilen martıları görüp şunlar kadar olamıyoruz,kuş kadar beynimiz yok.belki de beynimiz çok daha küçük.bizi hep kandırdılar.gibisinden deniz havasının beyni bulandırmasıyla her türlü saçma düşünceyi lüks kategorisinden olağan kategoriye almayı,,,,,,,,,
seviyorum.ama o kadar işte.tebdil i mekanda ferahlık yokmuş aslında,insan her yerde aynı insanmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder