1 Temmuz 2012 Pazar

Düşümdeki rüyaa a aa



Bir şiirden bir sözdeeen bir melodiden bir filmdeeen geçilip güzelleştirmedeeen hayat yaşanmıyorrr.
Sürekli kötü hissedersem,iyi hissettiğimde alacağım haz,normal durumdaki hazza göre çok daha fazla olacak.(marjinal fayda evet,evet.)hayatımı yaşanmaz kılarsam,yaşanılabilen anlar mucize gibi gelecek.

Çünkü ben,mucize istiyorum.iyi hissetmek istiyorum.iyilerin hepsini kendi tarafımda istiyorum.öylesine de bencilim.öylesine de doyumsuz.tepedeki yeşillik için yamaçtaki çalılık gibi gelmiyor kötü ruh hallerine meyillenmem,daha çok o çalılar çekici geliyor.mazoşizmim mutluluğu farklı şekillerde aramaya yönlendiriyor.ama işte cümlenin gelişi öyle,yani genelde insanların istediği şey bu,cümlenin de getirdiği gibi,'mutluluğu aramak'.(mutluluğu aramak; nasıl da bayağı,tatsız sakız ve diğer anlamını yitirmişlikleri ifade eden öbekler.)

Ama hayır,aranılan o değil.aranılan bilinmediği için o yok olmalar isteniyor,o yüzden yalnızlığa sürükleniliyor,o yüzden lambaların sensörleri bizi algıladığında mutlu oluyoruz,o denli de yalnızız. 
herkesin karanlığı kendine koyu.
ama bencillik,kibir,ego falan derken o yalnızlığı paylaşamıyor ve daha da gömülüyoruz.öylesine de seviyoruz yalnızlığı. Bu düzen bizi düzüyor,ve biz bunu kaçınılmaz bulup zevk almaya çalışıyoruz,her şeyden.bence biz daha fazla zevk için kaçınılmaz olduğunu düşünmek istiyoruz.her şeyin.yalnızlığı da aynı nedenle seviyoruz.
bazen olmaz mı,şefkatin en umulmadık anda bulunduğu? Olur..hep umulmadık anlarda olur.. biraz içince hayat tekme tokat dalmak yerine sanki bir an durup başımızı okşar mesela.hoşumuza gidince sevilen kedi gibi yerde debelenmeye götürürüz işi.

mutluluğu iyi hissetme hali olarak görecek olursak,kim ister ki sürekli iyi hissetmeyi? Sıkıcılaşmaz mı,her şey gibi? (bkz: nankörlük) (her şey falan diye genelleyeyim ki cümlenin alanı genişleyip daha fazla şey ifade ediyormuş gibi gelsin.sonuçta sen de hep daha fazlasını istemiyor musun okur?)

bu boooşluktaaaa insaaan naaapaaaar, canı sıkılıııır aya bakaaaar-demiyorum şarkıdaki gibi.bu boşlukta insan boşluğunu her şekilde dolduracak birini arar.(daha zeki olduğunu düşünenler biri yerine başka bi uğraş arar.ama herkes bir şekilde –birini- bi zaman gelir,yine arar.bunla ilgilenmiyor olsa dahi arar.çünkü diğer insanların sürekli bunu yaptığını görüp bunun nasıl bi şey olduğunu merak eder.)
Sonra o insanda öylesine kaybolur ki,bi başkasını sevmek için,bi başkası için yaratıldığını düşünür.yaptığı saçma şeylere anlam vermek için,bunun aşk nedeniyle olduğunu falan söyler.ama bu işin hikaye tarafı tabii,önemli olan anlamlandırmaktı,yoksa saçma hareketler ve arayışlar zincirinin adı aşk falan değildir.(kim tahmin eder ki bunu yazarken we found love dinleniliyor olsun?)başka bi insanı hayatının merkezine koyanlar,zamanla kendilerinden zorlama olmaksızın vazgeçtiklerini gördüklerinde çok geç olacak,bunu da bilirler.fark ettiklerinde de,bir şeyleri değiştirmek için çok geç olduğunu, değiştirirlerse sıfırdan başlamaları gerektiğini fark edip korkar ve süregelene devam ederler.bu da ruhu çöplük gibi kullanmaktan farksızdır.o çöplükler birikir de birikir,sindirilemez hale gelir.hayatı akışına bırakıp ne olacağını izlemeyi seçerler,kafaya takmayıp zevk almaya bakarlar,kurdukları düzene ayak ve başka şeylerini uydururlar.

bi erkek için uydurma kısmı daha kolaydır,çünkü erkekler sonuçları önemser,kadınlar aşamaları.

ama hiç fark edilmeyen şey, insanın hiçliğe ulaşamayacığıdır,hiçlik insan için algılanamaz bir şeydir,çünkü insan algılarıyla sınırlıdır.bu durumda –yok-luğun ne olduğunu bilmediğinden varlığın kıymetini bilmez.dolayısıyla hayat-ın bir kere verilen bir hediye olduğunu görmez ve düzeni,kendi tecavüzcüsünü sevmeye çalışarak bi ömrü harcar.(we found love in a hoooopeless placeeee 8)  )
şimdi o beyin düzleştiricisi kapansın,bunu dinleyin. 

fahişe

şarkıyı çok severim,ama bu yeni klibi hiç sevmedim.. çok basit,özensiz,anlamı dürten bir şey çıkmamış ortaya... bi sarışın kız,boş bi odada şarkı söyleyen adam, e hadi temaya uysun diye şarkı sonuna eklenmiş 3-5saniyelik bi deniz kenarında dolanış falan... ''sevdim seni,ama bi şekilde, hüzün var diye gözlerinde..'' derken teoman, kızın saçlarını elleriyle kenara itecek ve kızın gerçekten hüzünlü gözleri gösterilecek, ''hep kaçarken tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?'' derken,kızın ayaklarından yukarıya,gölgesiyle orantılı bi çekim yapılacak, kız uzaklaştıkça,teo'da büyüyecek; derken kız arkasını dönüp,teo'ya hüzünlü bi gülücük atıp kendini suya atacak* gibi bir şey hayal ediyordum. karşılaştığım şeyse, ucuza gelsin diye güzelim şarkıyı berbat eden ucuz bir şeydi.böyle olacağına,hiç olmasaymış... neyse,ben kendi zihnimdeki kliple idare edeyim:p

Bu Blogda Ara