eskiden ay ışığı izlenirdi,izleyenlerine romantik denirdi.şimdi mum ışığını izliyoruz dört duvar arasında.
yalnızlığımız mum ışığına yansıyor;kabullendiğimiz,kabullenip sevdiğimiz yalnızlığımızın artık kokusu var,artık daha hissedilebilir.gidip kokusunu seçiyoruz,mum kokusu seçmek insan kokusu seçmekten daha kolay çünkü...kalabalıklarda yabancılaşıp gülümsemelere bakakaldığımızda,gülümsemelere yanıt verme zorunluluğunu hissettiğimizde,
mutlu insanlardan kaçıp sessiz sokaklarda dolaşmayı tercih etsek de,sırnaşık bi kedinin kendini sevdirme işkencesine maruz kaldığımızda,daha fazla iteleyemediğimizi görüyoruz.sevgi bekliyorlar,içinde bir ışık olduğundan bahsediyorlar.sen o ışığın jeneratörlerce desteklendiğini ve tükeneceğini biliyorsun,onlar ay ışığı sanıyorlar,sonsuza inanıyorlar.sonrasında gülümsemelerden-uyum için- anlamını alıp suratımıza sürekli bir gülücük yapıştırıyoruz.
itelediğimiz şeyin kalabalıklar olduğunu düşünürüz en başta,sonra yapmacıklıklar silsilesini iteledim deriz,sonra benden başka olanları iteledim deriz,sonra da hayatı itelediğimizi görürüz.
ay ışığını göremiyoruz uçan binalardan,romantikliğimiz de duvarlara sıkıştı,ruhumuz gibi...
ruhunu özgür bırak,mumları söndür,ay ışığına bak.
***********************************************************************************************************
burda dolaşırken,bu çalsın.
☺
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder