30 Eylül 2009 Çarşamba

muzo :kalp:

benim beynim büzüşecek böyle giderse,, ama sende hiç kabahat yok tüm kabahat bendee...:kalp:
muzo ve şarkılarını seviyorum:)
deli
kabadayı
sülaleden biri
empatik
karizmatik
megoloman kel
:kalp: :)

ismini anınca canım muzlu süt çekiyor...
kazım'dan:)

bilenler bilmeyenlere söylesin.
haftaiçi her gün 22-1 arası radyo tatlıses'te.önce gıcık alır,ne kendini beğenmiş adam bu be* dersiniz,sonra da onsuz olmaz:)

nescafe :)

grip olmak istemiyorum,ama grip oldum.
başım feci ağrıyor ve ben hap yutmayı sevmiyorum.boğazım küçük,geçmiyor.tadı berbat.
kahve içmek istiyorum...
nescafe... iyi ki varsın...
ilaç niyetine...
serap'ın morale ihtiyacı var şu an.
ama ona aynı şeyleri söylemektense birşey söylememek daha doğru sanki:/
feminist değilim ama erkekler çok kaba ve düşüncesizler kadınlara göre...
neyse...
çitoksa devam:D
çitoks ne mi?
ismini yanlış hatırlıyor olabilirim.ama mantığı şu: erkeklerden uzak dur.bu durmadan kızlarla gezip,dedikodu yapman gerektiği anlamına gelmiyor.
sadece bir süreliğine ve kendine gelip normal haline dönebilmen için gerekli.
artık ne giyeceğim diye saatlerce düşünmüyorsun,çok fazla süslenmeyip,salaş giyiniyorsun.başkalarının senin hakkında ne düşündükleri çok da umrunda olmamalı.
yani'' saldı bu da iyice'' gibisinden konuşacaklardır, olmaz ben yapamam diyorsan yapma.
uzun süredir çitokstayım:D ve mutluyum... gelip hayatımı berbat edip kaçma lüksü yok kimsenin.
hı hiç mi erkek arkadaşım yok?
tabii ki de var. çok da iyi arkadaş-dost olunuyor onlarla.ama o kadar. fazlası zarar:)
uygulayın derim, kendinizi geliştirin ve her şeyi hayata bırakmayı öğrenin.durmadan hayattan birşeyler beklemeyin.
güzellikler birden gelsin ve hayatın sürprizleri olarak bunlara sevinebilin.

ne diyordum...
evet,grip oldum.
başım kazan...
nescafemin suyu kaynamıştır:) şu koyu yeşil olan,bol kahve :)

29 Eylül 2009 Salı

çölde çay~


rafta onu gördüm.ismi bir yerlerden tanıdık geldi...
mırıldandım, -yazdan kalma bir günden, ya da çölde çay filminden-.
evet,teoman'ın bahsettiği film bu olmalıydı.gülümsedim, izleyeyim bari dedim. romantik filmleri pek tercih etmem, bu da onlardan biridir,diye geçirdim içimden.
movie club'taki abladan; bu gün şöyle güldürecek birşeyler istiyorum dedim.romantik komedi olsun dedi.peki dedim.
birkaç film gösterdi.tam da yeni 18 olmuş bir kıza gösterilecek cinsten filmlerdi.aşk tarifi diye bir film verdi,sonra ben bi karıştırayım buraları dedim.
yerine geçti ve,çölde çay.
burda,biraz durup kendimden bahsetmem gerekiyor.
bazen çok donuk,bazen çok neşeli,bazen asi bi savaşçıya özenen,bazen kırılgan...aşırı uçları oynamayı seviyorum.birini sevdiğimdeyse,ya sevgimi çok fazla gösteriyor,ya da hiç göstermiyorum.uzaktan sevmek,ona kötü davranmak, istemesem de yaptığım şeyler.kontrolümde değil bu.
mesela hoşlandığım çocuğu gördüğümde, içimden mutlu olsam da yüzüne hep, ya küfrederim ya da kötü birşeyler söylerim.bunun henüz farkına vardım.
neden böyle bilmiyorum. belki de kendimi ondan uzak tutmak istiyorum. ama dediğim gibi, bu benim elimde değil. ben,böyleyim.bunu değiştirmeyi çok isterdim. onu gördüğümde gülümseyip,merhaba,seni özledim demeyi... ama hayır.
teoman şarkının devamında ''o kadar yoktun ki...'' diyor.
evet, bizim gibi ego manyağı olarak tabir edilen kadınlar, ilişkilerinde kendilerinden ödün vermek ,kişiliğini açığa sermek istemezler.
sevseler de ilişkide tek kişi vardır. yapılması gerekenleri karşı taraf yapacak ve ilk adımlar ondan gelecektir.
''bir sahne var aklımda, oyuncular sanki biziz, mutsuzuz,ikimiziz...''
~sevmeye yeteneksiz-iz.


insan ruhunun çırpınışları, sahra'nın ortasında, çöldeki insanların mistik halleri.
insan ruhunun,yalnızlığının, çölden beklentileri.
kalabalıktan uzak, birbirini anlayabilmek, hep yan yanayken,severken, uzak olan insanların, kendilerini birbirlerine adayışı.
bir erkekle bir kadının sevgisinin farkı.
ego manyağı bir kadının ihtirasları,arayışları ve hüznü.
biz Türkler'e özgü olduğunu sandığım,duyguları ırklara indirgediğim bir duygu,bir durum: kaybettikten sonra bir şeyin daha değerli olması durumu.-ya da-birşey elimizdeyken yeteri kadar kıymet vermememiz.(bazıları aşırı kıymet verir.aşırı uçlar kötüdür.)
şebnem,şarkının devamında diyordu.:neyin bildin ki değerini,benimkini bileceksin? bunu da tabii,mahvedeceksin''

filmdeki erotik sahneler,doğal ve insanın hayvanla sadece düşünce-akılda ayrıştığının göstergesi.
çöldeki insanlara gelirsek,ne kadar özel bir kültüre sahip olurlarsa olsunlar, aralarında yaşamak insanı ürkütüyor.

bazen durup,yaşadığım hayatı değiştirip,uzak yerlere gidip,kafa dinlemeyi düşünürüm.
insan olmasın,huzur bulayım*derim.
oysa çölde bile insan varken ben sahilde nasıl tek başıma kalırım diye düşünmemişim.
insanlar her yerde ve insanın insana ihtiyacı var.
ve şükretmek gerekiyor.
bazı şeylerin değerini,onu kaybetmeden anlayabilmek,insanlarla konuş-abilmek gerekiyor.

para kazanmak kolay.yemek bulmak, su bulmak, hayatı devam ettirmek.
ama bir insanı anlayabilmek ve onun da seni anlayabilmesi çok ender.
bu yüzden de kıymetli.
durup düşündüren,kendinizi eleştirmenize neden olan, insan ilişkilerini sorgulayan bir film.sahra'nın güzellikleri uzunca betimleniyor zaten.üzerinize kum üfleniyormuş gibi gerçekçi.filmin içinde,bir oyuncu olabiliyorsunuz.
çok etkilendim, sevdim.
film zaten eski ,izlemiş olmanız olası .90yapımı. ama izlemediyseniz,durmayın.

27 Eylül 2009 Pazar

okan'ı özledim.


okan bayülgen'in disKo'su ne zaman başlıyor.. ya da başlayacak? bilmiyorum.
apo'yla okan'a gitme hayallerimizi özledim.
hakkı devrim'i özledim.
apo'yla msnde konuşurken bi yandan birlikte okan'ı izlemeyi özledim.
apo kayıplarda ama okan gelsin artık.
bak bu resmi de berk öztürk yapmış.
güzel yapmış.

22 Eylül 2009 Salı

.


birileri mutsuz olmaktan mı bahsediyordu?:)
yalan söylüyorsunnn:)
mutluyum:)

lallalahuhuupp. . .


öyle bakma, çok sıkılmıştım.







bengü diye popçu-kopkopçu bi kız var ya, sevdim onu dün.
saba tümer'in programına gelmişti.
Türk böbrek vakfı'yla ilgili bişeyler geveledi.hoşuma gitti.afferin kız:) dedi beyin.
şarkılarını serdar ortaç'tan alsa da,sesi çıkmasa da, iyi kız.sevdim onu dün.


başlık da, sesli söylendiğinde,bi reklamın müziği oluyor.
test çözerken ara ara o sesi çıkartıyorum.sıkıntıdan.

bu nine de kenkoşun(kankamın) yaylasından:)
fotoğrafınızı çekeyim mi? dedim.bi utandı ki. . . :) onu da çok sevdim.









bu da dün yağmur ya
ğdı diye kendimi sokağa attığımda gördüğüm küçük bi kız. . .
birşeye üzülmüş gibi yapıyor.annesinden birşey istiyordu sanırım,pozu verdikten 10sn.sonra şu haliyle alakası yoktu:)
anlamıyorum bu çocukları...






bana gelince,karmaşa'da dediğim gibi.
ne olduğunu bilmediğim şeyleri özledim.
mutsuzum. . .

:(

çok mutsuzum blogcan.
çok öfkeliyim blogcan.
haksızlıktan,yapandan,yapana vesile olandan,göz yumanından,izleyicisinden,zihniyetinden. . .
eşitsizliklerden,paylaşımcılıktan. . .
dünyanın üstüne lanetimi salıp,sil baştan bi dünya düzeni kurup, kıyaslamacı,yarıştırmacı,heeeeeeeep.si benim olsuncu,doyumsuz insan ırkı silinsin istiyorum şu dünyadan.
yerine; doymayı bilen,şükretmeyi bilen,sahip olduklarıyla mutlu olan,paraya verdiği değer,bir çocuğun gülümsemesine verdiği değerin yanında hiç kalan, gülümsemeyi bilen,gözleri bulutsuz,kinsiz,nefretsiz...
çok şey istiyorum.
biliyorum.
bu yüzden,çok mutsuzum blogcan.
umut var da,ismi var.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Kaçın!

Yalnız bıraktılar beni bu akşam

Uzak durmaya çalışıyorlar

‘’işine yaramayız’’ diyorlar bu akşam…

‘’yetmiyoruz sana.’’

Haksızlık değil de ne bu?

En gerekli oldukları zamanlarda kaçıyorlar hep

İyi gün dostum musunuz?

Anlatamayacak mıyım derdimi-sevincimi?

Hissettiklerimi ölümsüzleştiremiyorsam,

Hissetmiyorum değil.

Düşündüklerimi söyle(ye)miyorsam,

Düşünmüyorum değil.


Siz kaçıyorsunuz ya benden, kelimeler.

Ben size daha da yaklaşıyorum.

Siz benden kaçtıkça, ben sizi daha çok seviyorum.

Daha da bi karıştırasım,oynayasım geliyor sizinle.

Benden kaçın artık …

Ben kovalamasam da;siz, kaçın.

15 Eylül 2009 Salı

.






yağmurlu günlerde ''the time they're a changin'''i dinleyip, kendimi kibritçi kız yerine koyup,sokakta elimde mızıkamla hayal ediyorum... hafiften üşüyorum,elime kahvemi alıp oturuyorum... romantik bi film izleyip battaniyeme sarılmayı düşünürken,
yağmur damlalarının odamın camına çarpışından çıkan ses, mızıka ve bob dylan...daha çekici geliyor..:)



ardından norah jones'ın o puf sesi...''all the raindrops seem to play a sweet refrain.'' :)




















huzur
böyle birşeymiş...



14 Eylül 2009 Pazartesi

Soysuzlar



aylar öncesinden fragmanını görüp,heyecanlandığım,izledikten uzun bir süre sonra ancak etkisinden kurtulabildiğim,en sevdiğim yönetmenin son filmi:soysuzlar çetesi.nam-ı diğer:inglarious basterds.
fragmana baktığınızda,filmde brad pitt'in başrolde olduğunu düşünüyorsunuz.
öyle bir şey ummuştum ben de...
sonrasında,durumun beklenilenden daha farklı olduğunu,brad'in filmin reklamı için bu filmde oynadığını bile düşündüğüm oldu.

filmin temasıyla konusu karışmış vaziyette.tema mı vurgulanıyor konu mu bazen anlaşılamıyor.
filmden ne bekleyeceğini şaşırıyor insan.
anlatılmak istenen nazi katliamları mı,direniş mi, yoksa Shasoanna'ın (isminin yazılışı zor olduğu için,bu kendisine sonradan verilen bir isim olduğu için vs.. bu kızın ismi,yazının geri kalanında :sarışın kız :D )hikayesi mi anlatılıyor, yoksa tarantino yine seçemeyip, alın bakalım,ben kırpamadım...kıyamadım...yazmak istedim* mi demek istiyor anlaşılamıyor.
fazla çeşnili,evet.ama bu tarantinocuları çok rahatsız etmiş olmasa da,normal bir seyirciye;
uzun-gereksiz-karışık-konusu belli olmayan* gibi yorumlar yaptırabilir.

herhangi bi filmde,hayatın kendisinde dahi heyecanlanamayan ben, ee ne oldu şimdi? diyebildim.
vurulan kadın sanatçıya acıyabildim,sevebildim.
bizim sarışın kızın ailesini yok eden,kişiliksiz, bir o kadar da başarılı ve disiplinli,zeki Christoph Waltz'ı her gördüğümde,sarışın kızın ailesini yok ettikten sonra, kadın sanatçıyı vurduktan sonra gıcık alabildim,yüzünü görmek istemedim...
yaptığı kıyım film haline getirilen,başarılı(?) askerin aşkınaysa,taptım...
aşkı uğruna ölmesine değil,şapşalca mücadelesine ve intikamına... :)
tarantino, brad pitt'le çalışmak istemiştim,brad de tarantinoyla çalışmak istemiştim falan deniyor ama, bu filmde spotları üstüne çeken ismin albay hans(christoph waltz) olduğu aşikar...

izlemediyseniz,yakın zamanda izleyin derim.

a:P:

Gerçek kalbimizin olduğu yerde mi?
Akıldan uzak kalp…

şarkıdaki gibi ...

Aptal…
İnsanlar;
birazcık,unutkan.
Biraz da,ve bazen, ve aptal,

Aptal.

aptal...

fahişe

şarkıyı çok severim,ama bu yeni klibi hiç sevmedim.. çok basit,özensiz,anlamı dürten bir şey çıkmamış ortaya... bi sarışın kız,boş bi odada şarkı söyleyen adam, e hadi temaya uysun diye şarkı sonuna eklenmiş 3-5saniyelik bi deniz kenarında dolanış falan... ''sevdim seni,ama bi şekilde, hüzün var diye gözlerinde..'' derken teoman, kızın saçlarını elleriyle kenara itecek ve kızın gerçekten hüzünlü gözleri gösterilecek, ''hep kaçarken tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?'' derken,kızın ayaklarından yukarıya,gölgesiyle orantılı bi çekim yapılacak, kız uzaklaştıkça,teo'da büyüyecek; derken kız arkasını dönüp,teo'ya hüzünlü bi gülücük atıp kendini suya atacak* gibi bir şey hayal ediyordum. karşılaştığım şeyse, ucuza gelsin diye güzelim şarkıyı berbat eden ucuz bir şeydi.böyle olacağına,hiç olmasaymış... neyse,ben kendi zihnimdeki kliple idare edeyim:p

Bu Blogda Ara