26 Kasım 2009 Perşembe

mahlukat

insanoğlu mahlukatların en garibidir.
en gelişmişidir ama,bazen hayvandan bile değersizdir.
bazen bi gün söylediğini diğer gün unutur falan hani.aynı günde 15farklı kişiliğe bürünebilenler vardır.
ama geneli 2farklı yüzü tercih eder.
iki yüzlü olmayın.
dürüst olun.
şu şöyleydi de böyle oldu da aaaaaaa aslında üzülme diye öyle dedim olaylarına girmeyin. ne neyse onu öyle söyleyin.bu dürüstlük işte.
düz doğru adamları seviyorum ben.
bugün-dün bunu anladım. öyle kıvır -amuda kaldır -bi ters döndür- öyle de bakim adamları sevmiyorum.
düz ama dimi?
anlayabileyim yani?
kararsız kararsız,kendi kişiliğine saygısı olmayan,beynini geliştirmeyi sevmeyen insanları da sevmiyorum.

kızmışım ben.

bu kapı benim okulumun kapısı.(olacak diğer yıl:))
İstanbul'u başka seviyorum...
zaman keşke hıphızlı aksa ve ben şu kapının önünde 32diş sırıtarak içeri baksam falan...
hayali bile mutlu etmeye yetiyor:)




Düş geliyor...:)
''gayret et güzelim'' demeye...
ruhumu temizlesinler biraz...

4 yorum:

Unknown dedi ki...

düş sokağı sakinleri izmirde de konser verecekti ama talihsiz bir kaza sonucu Murat Yılmazyıldırım burnunu kırmış. İleri bir tarihe ertelenmişti bildiğim kadarıyla.

ayrıca şu yüzyılda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey net insanlar. yani ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilen insanlar. ama kolay çıkmıyor karşına böylesi. neyse en azından kendimizi ne kadar iyi tanıyabilirsek, başkalarını da o kadar tanıyabiliriz.

~pluvier dedi ki...

buna çok üzüldüm...
yaklaşık 2 hafta sonra gelecek diye biliyordum,buna göre bu 1 ayı bulacak o zaman...

kendimi tanıdığımı söyleyebilirim,ama ben kahin değilim ve maalesef insanları bana kendilerini gösterdikleri kadar görebiliyorum...ama artık insanlar kendilerini göstermekten kaçıyorlar,bu erişilmez olmak için,anlaşılmaz olmak için olabilir nedenini bilmiyorum ama bu durumdan hiç hoşlanmıyorum...

Unknown dedi ki...

insanlar hiç olmadıkları kadar iç dünyalarında yalnızlar aslında. ama bir o kadar da sanki saklamak için uğraşıp duruyorlar. kolay kolay çoğu kişi mutlu değil artık bence. bir şey var böyle nasıl anlatılır, sürekli bir iç sıkıntısı, bir huzursuzluk, hiç bitmeyen bir arayış sanki. sadece araya küçük küçük mutluluk anları serpiştiriliyor sonrası gene aynı boğuculuk.tuhaf bir hal içindeyiz vessalam, gittikçe giriftleşen bir hal.

~pluvier dedi ki...

karın doyurmak için bi ömrü feda ediyoruz,olsun o kadar:)

fahişe

şarkıyı çok severim,ama bu yeni klibi hiç sevmedim.. çok basit,özensiz,anlamı dürten bir şey çıkmamış ortaya... bi sarışın kız,boş bi odada şarkı söyleyen adam, e hadi temaya uysun diye şarkı sonuna eklenmiş 3-5saniyelik bi deniz kenarında dolanış falan... ''sevdim seni,ama bi şekilde, hüzün var diye gözlerinde..'' derken teoman, kızın saçlarını elleriyle kenara itecek ve kızın gerçekten hüzünlü gözleri gösterilecek, ''hep kaçarken tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?'' derken,kızın ayaklarından yukarıya,gölgesiyle orantılı bi çekim yapılacak, kız uzaklaştıkça,teo'da büyüyecek; derken kız arkasını dönüp,teo'ya hüzünlü bi gülücük atıp kendini suya atacak* gibi bir şey hayal ediyordum. karşılaştığım şeyse, ucuza gelsin diye güzelim şarkıyı berbat eden ucuz bir şeydi.böyle olacağına,hiç olmasaymış... neyse,ben kendi zihnimdeki kliple idare edeyim:p

Bu Blogda Ara